Serinin ilk haftasında farkında olma halinden ve geçen hafta ise bilgi bombardımanından nasıl sağ çıkacağımızı anlatmıştım. Bu hafta felaketi düşünmeme ve odak değiştirme için önerilerim olacak.

Meşguliyet ve gerçeği hazmetmek
Tıp fakültesi hayatımın en farklı, en öğretici deneyimlerinden. Dersler konusunda başarılı, üniversite sınavında da iyi kötü başarılı olmuş birisi olarak, benim için hayatımdaki tüm sınavlar son gece çalışarak geçtiğim, kendimi pek zorlamadığım başarı ölçüm araçları idi. Notlarımı şöyle bir tekrar edip, son akşam azıcık çalışmak yeterli idi. Bu alışkanlık ne yazık ki tıp fakültesine başladığımda da devam ediyor ve disiplinli şekilde ders çalışmamı engelliyordu.
1. sınıfı benzer şekilde ufak tefek zorlanarak geçtikten sonra 2. sınıfta Anatomi dersi ile tanıştım. Hoca her gün kemik üzerindeki oluklardan, kaslara, sinirlerden damarlara deli gibi konu işliyor. Her gün öğrenmem gereken şeyler var ancak benim düzenle çalışma alışkanlığım yok. Anatomi bizim akademinin en zor derslerinden birisi. Son gece bakıp geçemeyeceğim çok açık. Son bir hafta asılırım, geçerim ben bu dersi diye kendimce plan yapmaktayım. Sınava kaldı son bir hafta, ilk gece sabahladım. Biraz uyuyup kalktım. Açtım kitabı, aklımda hiç bir şey kalmamış. Bir daha baktım konulara akşama kadar. Sonra yeni konular ve sabahlama. Biraz uyku. Sonra derse oturdum. Sıfır. Hiç bir şeyi mi hatırlamaz bir insan? Nasıl olacak? Hayatımda ilk kez geçemeyeceğim bir ders, bir engel var kaşımda. Sınav sonucunun stresini bu yazıyı yazarken hala üzerimde hissediyorum. Göz göre göre başarısız olacağım. Üzerimde öyle bir yük var ki anlatamam. Yapılacak şey çok net. Daha fazla çalışmam lazım.
Üçüncü günün şafağında, DC++ (bir nevi torrent) üzerinden indirdiğim Karayip Korsanları’nı izlemeye başladım. Sonra serinin ikincisini. Sonra Runaway Jury’i…
Doğal olarak sınavdan kaldım.
Planlamadan daha çok aksiyona geçmenin, disiplinli çalışmanın önemini ne yazık ki böylesi hatalardan ders çıkararak öğrendim. Bu hikayeden öğrendiğim başka bir şey ise stresli ya da duygusal olarak beni tüketen durumlar ile nasıl baş edeceğim oldu:
“Film izleyerek!”
Sınav sonucunu değiştiremeyeceğim netleşince artan stresimi, suçluluk duygumu, utancımı, çaresizliğimi ve kendinden şüphe etme hallerimin hepsini beynim tek bir çırpıda darmadağın etti. Bunu sadece bana film seyrettirerek, beni meşgul ederek yaptı.
Bu başarısızlık ile ilgili kendime soracağım sorular vardı. Vereceğim yanıtlar da. Egom bu durumu hazmedemiyor. Bu hesaplaşmayı yapacak durumda da değilim. Beynim bildiğin topu taca attı. Beynim beni Anatomi dersi ve sınav odağından beni çıkarıp, Jack Sparrow’un kollarına attı.
Yaşadığımız felaket karşısındaki çaresizliğinizi, tükenmişliğinizi, öfkenizi hatırlayın. İlk hafta yazdığım farkındalık halindesiniz. Sosyal medya üzerinden üzerinize çığ gibi haber, video, yorum akıyor. Onlarla da ikinci yazıda belirttiğim gibi bir şekil mücadele ediyorsunuz. Şimdi odağınızı dağıtmanız ve savunmaya geçmeniz gerekiyor. Burada anlattığım şey, önerilerim deprem ile ilgili hiç bir problemi çözmeyecek. Daha iyi hissetmeyeceksiniz de. Ama daha kötü olmayacaksınız. İlkel bir savunma mekanizmasını farketmenizi istiyorum:
“Beynimizi başka şeyler ile meşgul etmek.”
Geçen farkettiğim bir savunma mekanizmam var film izlemeye benzeyen. Bilgisayarı baştan kurmak, işletim sistemi değiştirmek gibi gereksiz teknolojik şeyler ile uğraşmak. Twitter’da paylaşınca altına gelen yorumlarda gördüm ki dosya taşımak da iyi geliyormuş. Müthiş bir gerçekle yüzleşmeyi erteleme aracı. Evde kavga çıkınca bir anda evi temizlemeye başlayan anne modeli tanıdık geliyor mu? Kitaplarını alfabetik olarak sıralamak, oyun oynamak, örgü örmek, spor yapmak, yemek pişirmek?
Bu saydıklarımın hepsi beyninizi meşgul eden aktiviteler. Üzerinize gelen ve hazmedemeyeceğiniz büyük bir olayı sindirmenin değil ama karşılamanın en önemli adımlarından birisi bu tarz meşguliyetler. Refleks olarak yaptığınız, yaparken kendinizi kaybettiğiniz, düşünmeden gerçekleştirdiğiniz her şey bu tarz bir savunma mekanizması sayılabilir. Çalışmak çok zor olabilir ancak işe gitmek ve çalışmak zorunda olmak da benzer şekilde psikolojinize destek olabilir. Meşguliyeti gerçeklerden kaçmak için değil, gerçekleri hazmetmeyi kolaylaştırmak için bir araç olarak kullanabilirsiniz. Sonuçlar değişmeyecek. Kendinize sormanız gereken soruları zamanı gelince yine soracaksınız. Ama bu meşguliyet durumu sizi tükenmiş, depresif, çaresiz ruh halinden çıkartacak adımlardan birisi.
Deprem özelinde kendi meşguliyet deneyimlerimden de kısaca bahsetmek isterim. Önce yaşadığım sitede, sonra belediyede yüzlerce gönüllü ile yardımları tasnif etmek, kolilemek ve araçlara yüklemek en önemli meşguliyetlerimden birisi oldu. Bu çalışma, yukarıda anlattığım gibi hem meşgul olduğum, hem de fiziksel efor harcayarak bir işe yaradığımı hissettirdi. Bu efordan dolayı sosyal medyadan, haberlerden de uzak kalmayı başardım. Üçüncü gün yardımlar genel olarak yola çıktıktan sonra beni meşgul eden ikinci şey Açık Yazılım Ağı (AYA) projelerine pazarlama desteği vermek oldu. Müthiş insanlar ile omuz omuza depremzedeler için fayda üretmeye çalıştık. Şirket işlerine ara verip AYA projeleri ile iki hafta kadar çok yoğun sonrasında biraz daha azalan dozda kendimi meşgul ettim. Affınıza sığınarak, bencilce söylemem lazım ki bana bu yaptıklarım iyi geldi. Felaket anında benim daha proaktif olmamı sağladı. Bu deneyimlerimden öğrendiklerimi de bundan sonra hayatımda uygulamaya özen göstereceğim.
Son paragrafta giriş yaptığım işe yaramak, büyük bir şeyin parçası olmak ve değer yaratmak konusu gelecek haftanın yazısı.
Umarım paylaştığım deneyimler sizlere, günlük hayatınızda uygulayabileceğiniz pratiklikler kazandırıyordur. Yorumlarınızı, görüşlerinizi duymayı, sizin meşguliyet deneyimlerinizi duymayı çok isterim.
Haftaya görüşmek üzere!