
Herkes, her yerde tekrar tekrar bize istediğimiz her şeyi yapabileceğimizi söylüyor. “Gerçekten istersen başarırsın!” yaşam koçlarının, kişisel gelişimci tayfanın koro halinde söylediği bir şarkı gibi. Bu kadar “boş yapan” başka bir grup da tanımıyorum ilginç şekilde. Böyle bir saçmalığı ısrarla ve tekrar tekrar kullanmalarının sebebi çok basit. Bizim onlara inanmamıza ihtiyaçları var. Muğlak bir başarı tanımı arkasında başarısızlığı, “yeterince istememek” olarak paketleyip yine bize sunuyorlar. Daha da kötüsü anlamlı bir yaşam sürmeyi de, basit bir sonuca, “başarılı olmaya” indirgiyorlar.
Bir ömür nasıl harcanmalı üzerinde sıklıkla düşündüğüm bir konu. Hayatın anlamasızlığı üzerine bir gün uzun uzun yazarım ancak bugün ona nasıl anlam katarız üzerinde bir şeyler yazmak istiyorum. Başarıyı nasıl tanımladığınızdan ya da hedefleriniz ne olduğundan bağımsız olarak, anlam arayışındaki ilk adım bireyin değiştirebileceği şeyler ile değiştiremeyeceği şeylerin farkına varmasıdır. Bu ayrım, doğru hedef koymanın, ilerlemenin, sonuç almanın ve sürekli öğrenmenin ilk adımıdır. Hayatınızda nelerin gerçek (fact) olduğunu bilmek ve bunları kabul etmek ile başlayalım. Değiştirebileceklerinizi ayırt ederek devam edelim.
Örneğin, ne yaparsanız yapın yer çekimi kuvveti değişmez. Gerçekten isterseniz ay dünya etrafında dönmekten vazgeçmez. Ölmüş birini geri getiremezsiniz. Siz istiyorsunuz diye Rusya, Ukrayna işgalinden vazgeçmez. İsteyerek iktidarı değiştiremez, enflasyonu düşüremezsiniz. Bu gerçekleri kabul etmez iseniz enerjinizi, zamanınızı ve kaynaklarınızı bu isteklere harcayarak bir ömür geçirebilirsiniz.
Bunların dışında, çalıştığınız şirketi değiştirebilirsiniz. Başka bir ülkede yaşamaya başlayabilirsiniz. Eşinizi, sevgilinizi değiştirebilirsiniz. Cinsiyetinizi, ailenizi, arkadaşlarınızı değiştirebilirsiniz. Sahip olduklarınızı, arabanızı, evinizi, telefonunuzu, tatil için planladığınız oteli değiştirebilirsiniz. Kendinizi değiştirebilirsiniz ya da aşkalarının kendilerini değiştirmesine yardım edebilirsiniz…
Bir ömür nasıl yaşanır dediğimde seçenekler belirli. Kısıtlı kaynaklarınızı ve zamanınızı değiştiremeyeceğiniz şeylere odaklanarak geçirmek bunlardan ilki. Her akşam Twitter’da iktidarı destekleyen ya da karşı onlarca twit atabilirsiniz mesela. Bitmiş bir spor müsabakasından ya da başarısız bir sınavdan sonra sonuçlar hakkında bolca yorum yapabilirsiniz mesela. Sizi terkeden sevgiliden sonra uzun bir depresyona girebilir, her gün Sezen dinleyip ağlayabilirsiniz. Her gün birilerine startup fikrinizi anlatıp bir türlü işe girişmeyebilirsiniz. Yöneticinizin sizi anlamadığını, yetersiz olduğunu, maaşını haketmediğini tüm iş arkadaşlarınıza anlatabilirsiniz. Sonucun ne olacağının farkındasınız değil mi? Hiç bir şey değişmeyecek. Hayatınız aynı kalacak.
Zamanınızı, kaynaklarınızı, çabanızı değiştirebileceğiniz şeylere aktarmak da ikinci seçenek. Her gün ülkenin haber bültenlerine bakıp, İktidara karşı twit atmaktansa bir sivil toplum kuruluşuna katılmak daha işe yarar bir şey değil mi? Ya da burada harcadığınız zamanı başka bir şeye odaklanarak geçirmek. Mesela gitar ya da İngilizce öğrenmek, kitap okumak. Yöneticinizi ya da patronunuzu değiştirmek pek mümkün olmayacağı için yeni bir iş bulamaya ne dersiniz? Dedikoduya ayırdığınız zamanı yeni iş için sağlamanız gereken yeterlilikleri geliştirmekte kullanmak fena bir fikir olmasa gerek.
Değiştirebileceğiniz şeyler üzgünüm ki kısıtlı. Her şeyi değiştirmeye yetecek bir kaynağımız yok. Sınırlı kaynak ile en kolay değiştirebileceğiniz ve en çok değiştirmeniz gereken şey kendinizsiniz. Başkalarına, başka şeylere odaklanmanın kimseye faydası yok. Herkes kendi hikayesinden sorumlu. O zaman mücadele başkaları ile değil kendimiz ile olmalı. Ben bu mücadeleyi basitçe “kendini gerçekleştirme” olarak isimlendiriyorum. Dışsal motivasyonların bizi iteklediği “başarı” kriterlerinin çok üstünde bir iç motivasyondan, hayatı anlamlı kılacak, bitmeyen bir mücadeleden bahsediyorum. Asla kazanamayacağın bir akış hali bu mücadele. Sürekli yenilendiğin, güncellendiğin ve her daim kendini biraz eksik hissettiğin.
Hayatınızı herkesin ısrarla dillendirdiği gibi “gerçekten isteyerek” mi yaşayacaksınız yoksa “kendiniz ile mücadele ederek” mi?” Seçim sizin.
Yazının sonunda üstada bir kulak verelim.
Birlikte kendimize soralım:
“Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?”
Thanks for reading Hacker Mindset! Subscribe for free to receive new posts and support my work.