"FRAME Pazarlama" nedir?

Bugün satın alma yapan herkes iyi ya da kötü bir marka deneyimi yaşıyor. Eskiden kısıtlı hizmet ve ürün arzının olduğu zamanlarda her şey bir tüketim ürünü (commodity) iken üzerinde bu kadar konuşmuyorduk ancak bugün her ürün ve hizmet pazarlanabilir, markalanabilir ve reklamla geniş kitlelere ulaştırılabilir durumda.
Markalar her geçen gün tüketicinin hayatında daha fazla yer işgal ediyor. İşin yapısı gereği pazarlama ve reklamdan beklenen çıktı markanın hem göz önünde olması hem de bolca konuşulması. Böyle olunca da pazarlama, reklam ve marka herkesin çokça fikrinin olduğu ve çok konuşulan konular olarak karşımıza çıkıyor.
Bu fikirli olma hali reklam ve iletişim çıktıları ile karşılaşan vatandaş için yeterli olabilir. Pazarlama ve reklam faaliyetlerinde üretici ya da karar verici olanlar, fikirlerini bilgi ile destekleyerek gerçek bir fark yaratma avantajına sahipler.
Vatandaşın fikirli olup bilgisiz olma durumu, pazarlama ve reklam sektörü profesyonelleri için de strateji konusunda geçerli. Pazarlamacıların çoğu strateji lafını ağzından düşürmüyor ama markalarının ne doğru düzgün bir stratejisi var ne de böyle bir talebi. Hatta sıklıkla pazarlama yöneticileri kendilerini bir pazarlama stratejisi ile kendilerini bağlamak, hareket alanlarını kısıtlamak istemiyorlar.
Strateji konusuna ajanslar gözüyle bakınca durum daha vahim. Strateji konkur süreçlerinde “mutlaka” talep edilen ve sonrasında ise hiç uygulanmayan bir müşteri talebine dönüşmüş durumda. Ajanslar tarafında strateji, köprüyü geçene kadar kullanılan, satılacak kreatif fikre bir rasyonel üretmekten öteye pek geçmiyor bu yüzden. Strateji olmazsa olmaz deniyor ama bir türlü de olmuyor, olamıyor.
FRAME pazarlama modeli az önce bahsettiğim karamsar tablonun içerisinde “stratejiyi nasıl oldururuz?” sorusu ile doğdu. Çok temel marka sorunlarını çözen, herkes için kolayca takip edilebilecek, pazarlama ekibi, şirket yönetimi ve tüm üçüncü partilerin içselleştirerek uyum içinde uygulayabileceği ve en önemlisi uygulanabilir bir stratejik model FRAME. Sürekli değişen mecra dinamiklerinden etkilenmeyen, temel bir var oluş dokümanı. Markanın kendini ve rekabeti doğru anladığı, markanın var oluşunu bir rekabet avantajına çeviren stratejik bir araç FRAME.
Modelin beş basamağı var: “Find, Realize, Adjust, Mount ve Exhibit.” Bu basamaklar markanın kendini ve rekabeti anlaması ile başlıyor ve adım adım kim için, nasıl evrileceğine, nasıl ayrışacağına ve kime ne söyleyeceğine göre devam ediyor.
Peki bu model kimler için?
Kurumsal markalar
Ajanslar
Üründen markaya evrilen şirketler
Girişimciler
Yatırımcılar
Kişisel markalar
Uzun yıllardır çalıştığım markalarda, en çok hayal kırıklığına uğradığım şeylerden birisi “hedef kitle kim?” sorusuna “Herkes" cevabını almak. Yukarıdaki liste “herkes kullanabilir” gibi oldu, farkındayım. Kimseyi hayal kırıklığına uğratmak istemem. Bunun sebebi modelin bir üründen daha çok bir araç olması. Bu yola çıkarken zaten hedef pazarlama ya da reklam geçmişi olmayan herhangi birisinin FRAME’i kullanarak markası ile ilgili basit de olsa bir stratejiye sahip olması idi.
Her araçta olduğu gibi FRAME pazarlama modeli de kullandıkça daha iyi sonuçlar alacağınız, tecrübe elde ettikçe markanıza daha fazla değer katabileceğiniz bir araç. Modeli bilgisi olmayan birisi de kullanabilir; pazarlama ya da reklam konusunda tecrübeli birisi de.
Modelin çıktısının üç ana vaadi var.
Marka özünde bir anlayış ve farkındalık geliştirmek
Rekabet avantajı yaratmak, ayrışmak
Consensus & Commitment (Fikir birliği ve taahhüt) sağlamak
Bu serinin amacı modelin felsefesini derinleştirmek değil, pratik uygulanabilir bir formatta modeli anlatmak. Uygulama öncelikli olması için de giriş yazısının bir sona ihtiyacı var. :)
Süreç şöyle ilerleyecek. Sırası ile Find, Realize, Adjust, Mount ve Exhibit adımlarını yazacağım. Aralarda da tüm modelin yazılı olarak anlatımını beklemeden kısa kısa örnekler serpiştirmek niyetindeyim. Zaman bulursam video olarak da modeli anlatmak isterim.
Sorularınız olursa her zaman yorum alarak sorabileceğinizi hatırlatırım.
Görüşmek üzere!